Ben senin gideceğini hiç göremedim.
Yanından da hiç ayrılmadım halbuki.
Sen, “bir sabah uyandığımda
yoktun” değil, “bekledim bekledim o akşam eve gelmedin” de
değil.
Sen küt diye yok oldun.
Sen küt diye yok oldun.
Böyle sihir gibi. Gerçek olmayan
gibi. Anlatsam inanmazlar gibi. Sanki ben aklımı yitirmişim gibi.
Gittiğin gerçeğiyle başa çıkamadığım için değil. Nasıl
gittiğinin içinden çıkamadığım için.
Sen. Küt diye.
Aklım karmakarışık kaldı arkandan.
Düşündüm durdum.
Gözlerini kapattığın zamanlarda bir
terslik buldum.
Şimdi anlıyorum. Sen valizini
topluyormuşsun gözlerini kapattığında.
Odalara veda ediyormuşsun teker teker.
Hangi kupayı yanında götüreceğine
karar veriyormuşsun.
Diş fırçan zaten eskimişmiş,
yenisini alırmışsın, o kalsınmış.
Japon balığı desen, bana seni
hatırlatırmış.
Halının üzerinde çıplak ayak sesin
kaldı.
Gecenin bir yarısı aniden çıtırdayan
televizyonla beni başbaşa bıraktın.
Ritmine alışılması birkaç saat
alan çok notalı damlatan musluğun son bestesini kaçırdın.
Anlamıyorum, buralarda olan bitenleri
hiç öğrenemeyecek olma gerçeğine nasıl katlanıyorsun?
O gözler bu yüzden kapanıyordu, ben
elimi ensende gezdirdim diye sanırken..
Yatakta da gözlerin kapanır haliyle,
ama saygısızlık etmeyeyim ona şimdi, tarifsiz güzel uyurdun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder