Bugün Burak'la buluştum. Sahaf Festivaline gittik. 5 tane kitap aldım. En güzeli de Aziz Nesin'in çocukluğumda okuduğum "Böyle gelmiş böyle gitmez / yol" kitabı idi. Çok duygulandım eski ve yıpranmış bir versiyonunu bulduğum için.
Sonra Burak ve Cansu ile Hazzo Pulo'ya gidip çay içtik. En son Görkem'le gitmiştim oraya ve beyaz peynirli domatesli biberli tost sipariş etmiştim. Yine aynısından istedim. Bu tostun özelliği, dostlarım, ne kadar dandik görünürse görünsün bir ısırık aldığınız anda hemen siz de aynısından sipariş ediyorsunuz. %100 çalışıyor. Neyse. Gittiğimden beri Burak'ın saçları uzamış, yaz okulunda ortalamasını 2.80 yapmış, Antalya'ya tatile gitmiş ve ben gelene kadar 3 kitap çıkartıp, 8-9 farklı kadınla sevişmiş olup beni accayip şaşırtma planları yapmış. Nebbiçim nebbiçim özlemişim serseriyi ya.
Sonra laf doğumgününden açıldı.
Geçen sene Osman, Görkem, Duygu ve ben İstanbul Bienali'ne giderken yolda Burak ve Dora'ya rastlamıştık ve Osman orda beni onlarla tanıştırmıştı.
"Oha lan daha bir yıl olmadı tanışalı ama şu geldiğin noktaya bak hayatımdaki.." dedi.
Sessizce kafamı salladım. Sigarasından otlandım. Sonra da kalkıp evlere dağıldık.
Yarın da Osman'la, ertesi gün Tilbe'yle, sonraki gün de Canberk'le buluşcam.
Melike pazar günü geliyor Amerika'dan.
Yavaş yavaş yeni sezon başlıyor lan.
Görkem aradı. Yarın yola çıkıyorlarmış. Galiba gerçek anlamda 70 saatte falan Türkiye'de olacak.
Daha çok var. Yaklaştıkça daha zor oluyor. Koduumun avrupa haritası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder